![İSTANBUL ARNAVUTKÖYDE “MODERNİTE, HELAL GIDA VE HELAL SERTİFİKA” SEMİNERİ…](http://www.gimdes.org/wp-content/uploads/2013/01/ilimkultur4.jpg)
Mimar Sinan İlim ve Kültür Derneği Başkanı Muhterem Salim Çoban hocanın daveti üzerine GİMDES Başkanı Dr.H.K.BÜYÜKÖZER 26 Ocak C.tesi Saat 20 00’de, dernek salonunda “Modernite, Helal Gıda ve Helal Sertifikalama” konusunda bir seminer verdi.
Konuşmasına Hz. Âdem ve Havva’nın yemiş olduğu “yasak meyve”nin hikâyesiyle başlayan Dr.BÜYÜKÖZER, insanlığın serüveninin bu olayla başladığını ve kıyamete kadar insanların helal-haram çerçevesinde yaşayacaklarını dile getirdi. Hz. Âdem ve Havva’nın yaptığı hata yüzünden cennetten çıkarılıp dünyaya indirildiklerini söyleyen Hüseyin Kami, “Ya insanlar bu hatayı işleseler nereye gidecekler? Cehennem karşısında yürekleri titremesi gerekirken nasıl da cesur oluyorlar!” uyarısında bulundu.
SİZİN KİM OLDUĞUNUZU SÖYLEYEYİM
Gelin helalde birleşelim, helal hayat nizamını sisteminin içerisine girelim, bunun da en temel halkası helal lokmadır, diyen Hüseyin Kami, helal lokmada birleşmeye ve işbirliği yapmaya davet etti.
Helal lokma, helal yaşam sisteminin en temel, en büyük ve en ciddi halkası olduğunu açıklayan Hüseyin Kami Bey, yeni hayat düzeniyle insanlık tekrar kaybettiği nizamını bulacağını ve istikbalin İslam’ın olacağını söyledi. “Böyle bir düzene doğru gidiyoruz. İnsanlığın bir an evvel bu düzene kovuşması için bu helal gıdayla ilgili sistemini oturtması gerekiyor. Bir âlimin ‘yediğinizi söyleyin, sizin kim olduğunuzu söyleyeyim’ sözü çok manidardır. Bir haram lokma yerseniz kırk gün ibadet zevki alamazsınız. Demek ki yediğimiz ve içtiğimiz bizim şahsiyetimize, ruhaniyetimize etki ediyor. Önemli bir etki, önemli bir tesir yaptığı için iyi düşünmemiz lazım. Hz. Ebubekir’in içtiği sütü kusması olayı önemli ve ibretli bir numunedir. Helal lokma bu kadar önemli olmasaydı bu hassasiyet nedendi?” şeklinde konuştu.
GİMDES NE ZAMAN KURULDU?
2005 yılında GİMDES Derneğini kurduklarını söyleyen Hüseyin Kami Bey, derneği kurmadan evvel nasıl bir aşamadan geçtiklerini, derneği kurma serüvenini şöyle anlattı; “1981 yılında Almanya’ya gittim. Orada Müslüman kardeşlerimizle beraber düşündük. Ne yiyeceğiz, ne içeceğiz? İşin içinden çıkmak zor. Aramızda gıda firmalarına mektuplar yazdık. Kullandıkları katkı maddelerinin menşelerini öğrenmek istedik. Mesela Türkiye’de de ürünleri satılan Haribo şirketine kullandıkları jelâtin maddesini sorduk. Verdikleri cevap şöyleydi ‘bizim gıda tüzüğüne göre mezbahanelerden karışık olarak domuz, koyun, sığır gibi hayvanların kemik, kan ve derileri jelâtin fabrikalarında insanların yiyebileceği özelliğe uygun jelatin haline getirilir. Biz de bunu kullanırız dolayısıyla bizim ürettiğimiz ürünlerde domuz kökenli jelâtin yoktur diyemeyiz.” Yoğurtçulara, dondurmacılara, reçelcilere, ilaç üreticilerine sorduk aynı cevabı verdiler. 1986’da, topladığım bu bilgilerle “Gıda Raporu, Yediklerimiz İçtiklerimiz Helal mi Haram mı?” adlı 170 sayfalık bir kitap yazdım. 2005’de başlatılan bu çalışmanın temelinde işte bunlar var. 1980’lere dayalı ve bu güne kadar devam eden çalışmalarımız var.”
ÜLKEMİZE İLK MARGARİN NASIL VE NE ZAMAN GİRDİ?
1950’li yıllarda margarin yağının ülkemize giriş serüvenini ve piyasaya ürününü nasıl sürdüğünü anlatan Hüseyin Kami, “Firma, köylünün tereyağını köye gidip kapılarından satın alıyordu, paralarını peşin veriyordu. Bir zaman sonra piyasada tereyağı yok oldu. Şehir merkezinde tereyağı bulmaz olduk. Bir ara baktık ki şehrin bütün duvarlarında bir sürü afişler asılmış. O zamanın ünlü mankenlerine köylü kıyafetleri giydirilmiş, ellerinde 5 kilogramlık margarin kutuları vardı. Köylülerin tereyağlarını toplayarak tereyağı talebini margarinle karşılamak için böyle bir sistem kurmuşlardı. Köylü tereyağı üretti ama mutfağında margarin kullanmaya başladı. Halen bir çok köyde böyle devam ediyor. İşte ilk margarin böyle çıktı Türkiye piyasasına.”
DÜNYADA VE ÜLKEMİZDE HELAL SİSTEM CİDDİ BİR ŞEKİLDE BÜYÜYOR
Çalışmaları hakkında bilgi veren Hüseyin Kami Bey, “Çeşitli basın kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla iletişim, bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmaları yaptık. www.gidaraporu.com sitesini 2003 yılında kurduk. Bu site canlı bir kütüphane haline geldi. Bu güne kadar sitenin on bir milyon kadar ziyaretçisi olmuş. Günde beş bin ziyaretçisi var, yedi sekiz bin üyesi var. 2005 yılında www.gimdes.org adında kurumsal bir site daha açtık” açıklamalarında bulundu.
Dünya çapında 50’ye yakın üyesinin olduğu Uluslararası Word Helal Konsul organizatörlüğünde Tayland’ın Bangkok şehrinde bir toplantı yapıldığını ve kendilerinin de katıldıklarını anlatan Hüseyin Kami, “Belki isimlerini bile bilemediğimiz Malawi, Filipinler, Singapur, Amerika, Kanada, Avrupa ülkeleri, Yeni Zelanda, Güney Afrika, Avustralya’ya kadar bir çok ülkeden katılımcı iştirak etti” dedi.
Bugün WHC’in konsey başklığını GİMDES yürütür bir çizgiye geldi 11. Kongresi bu yıl 26-29 Eylül günlerinde İstanbulda yapılacak. Aynı günlerde GİMDES öncülüğünde 6.Helal Gıda Konferansı ve 4.Helal ve Sağlıklı Fuar gerçekleşecektir.
2008 yılında ilk uluslararası helal gıda konferansı organize ettiklerini, 2009’da daha kalabalık bir şekilde bir konferans daha tertiplediklerini anlatan Hüseyin Kami Bey, Türkiye’de helal gıda konusunda yasal bir mevzuatın olmadığını bu yüzden ihracata dönük sertifika verdiklerini açıkladı. Çeşitli ülkelerin helal gıda derneklerinin akriditasyonlarını aldıklarını belirten Hüseyin Kami Bey, Endonezya’da Meclis-i ulema toplanmış ve hükümete kabul ettirmişler, iznimiz olmadan 250 milyon Müslümana helal olmayan gıda yediremeyeceksin diye. Endonezya ve Malezya gibi ülkelerin, Türkiye’den ülkelerine girecek ürünlerin kontrolünü GİMDES’e verdiklerini “GİMDES’in sertifikası olursa malları alırız, yoksa alamayız” dediklerini sözlerine ekledi.
GİMDES’ten helal gıda sertifikası almak için firmalardan şu ana kadar 400’ün üstünde müracaat var. O ülkelere mal ihraç etmek isteyen tüccarlar, sertifika olmadan ürünlerini bazı ülkelere ihraç edemeyeceklerini anlayınca bizimle irtibata geçmek zorunda kalıyorlar. Firmalardan 300 tanesine sertifika verdik.
Sentetik olarak kullanılan aspartan maddesinin yapay bir tatlandırıcı olduğunu, 200 kilogram şekere bir kilogram aspartama eşit olduğunu açıklayan Hüseyin Kami Bey, üreticilerin şeker yerine daha ekonomik olan bu maddeyi kullandıklarını fakat aspartan maddesinin zararlı oluğunu özellikle hamile kadınlar için çok zararlı olduğunu, hamile kadının karnındaki ceninin beynine zarar verdiğini bu yüzden de aspartam kullanan firmalara helal gıda sertifikasını vermediklerini belirtti.
DENETİMİ NASIL SAĞLIYORUZ?
Sertifikalamada büyük ücretler almak istemediklerini söyleyen Hüseyin Kami Bey, “Bizim elemanlarımız gönüllü çalışıyor. Maaşla üç elemanımız çalışıyor. Bünyemizde veteriner, biyolog, kimyager, gıda mühendisi, fıkıhçılarımız var. Sertifikayı verdikten sonra helal güvence sistemi oluşturuyoruz. Onların bünyesinde bizim onay vereceğimiz bir başkan ve işyeri büyüklüğüne göre on beş kişiye kadar ulaşabilecek şekilde bir ekip bizim hazırladığımız el kitabı şartlarına göre ürünleri her gün takip ederler. Bizimle devamlı irtibatlı çalışıyorlar. Onlardan canlı bilgi almaya çalışıyoruz. Her sene en az iki defa habersiz olarak denetleme yapıyoruz. Ürünlerden habersiz nümuneler alarak laboratuar tahlilleri yaptırıyoruz. Kesimhanelere kamera sistemi kurduruyoruz ve on-line olarak merkezimizden canlı gözetliyoruz” şeklinde konuştu.
ELEMANLARIMIZ DİNLERİNE BAĞLI İNSANLARDIR
Personelleri ve eğitimleri hakkında da bilgi veren Hüseyin Kami Bey, “Biz denetim ve kontroller için İslam’ı özümsemiş, ibadetiyle, yaşamıyla, inancıyla ve bu sistemin içerisinde olan insanları seçiyoruz. Kendi elemanlarımızı ve sertifika isteyen firmaların bize eğitim için gönderdiği elemanları beş günlük bir eğitimden geçiriyoruz. İslam’a uygun, helal kesim ve üretimde nelerin önemli olduğunu öğretip, gerekli yerlere gönderiyoruz” dedi.
========================================================