“İnsanlara dokunan bir zarardan sonra bir rahmet tattırdığımızda bir de bakarsın ki, âyetlerimiz hakkında onların yine bir tuzakları vardır!. De ki: “Allah, tuzak(larıyla karşılık vermek) cihetiyle daha sür’atlidir!” Şübhesiz ki elçilerimiz, kurmakta olduğunuz tuzakları (tek tek) yazıyorlar. (Yunus.21)
Bir sene önce yayınladığımız yazımızın başlığı; ‘’NE KADAR ÇOK GAZAPLANDIRMIŞIZ RABBİMİZİ’’ idi.
Bir seneyi geçtik.Üzerimizdeki koronavirüs müsibetini üzerimizden hala atamadık.Bilakis, aldığımız bütün palyetif tedbirlerimize rağmen artarak devam ediyor. Eski kavimlerin helakına sebep olan pislikler neydi?; faizli hayatlar, rüşvetler, helali- haramı araştırmayan hileli ve şüpheli alışverişler, cinsel sapıklıklar, fuhuş ve zinalar, aile kurumlarımızın tahribatının devam etmesi, bütün bunlara sessiz kalan müslümanlar… Ana sebeplerimizi izale edemediğimiz için musibetin kesafeti daha da artıyor değil mi?. Vallahi ibrettir bunlar.
Kabe’de tavaf, medresede sohbet, Ramazanda teravisiz, camaatsız camiler, rahlede talebe kalmadı. Görünüşde insanlar, aslında imanlar karantina altında. O kadar zulme sessiz kalmışız ki, o kadar isyanlar etmişiz ki, o kadar israflar yapmışız, o kadar inkarlarda bulunmuşuz ki; istediğimi yer, istediğimi giyerim, istediğim yere giderim, istediğim yerde eğlenir, istediğim ile sarmaş dolaş olurum, kimse karışamaz.
Can korkusu sardı milleti. ne hale geldik. Şükrü eda edilmeyen nimetler tek tek alınıyor elimizden. zorlanarak gittik camilere, cumalardan kaçtık, cemaatten uzak durduk, bilemedik kıymetini, layıki ile edemedik şükrünü. Turist gibi gittik kabeye, tavaftan çok boy boy kabe ile resimler çekildik. Sandık bu devran hep böyle sürüp gidecek. Mevla alt üst etti bizleri. Musafaha etmeye hasret kalacağımız gelir miydi aklımıza?
Kendimize gelelim. Gece gündüz mevlamızdan af dileyip, istiğraf edelim. Bırakın şu stok yapma işini bol bol sadaka verelim..Bu mübarek ayların günlerin gecelerin hürmetine el açıp yalvaralım. Nankörlük ettik ya Rabbi. Dersimizi aldık. Bizi kabeden, camiden, medreseden mahrum bırakma
Dağlar gibi dalgalar onları kuşattığı zaman, dini tamamen Allah’a has kılarak (ihlâsla) O’na yalvarırlar. Allah onları karaya çıkararak kurtardığı vakit içlerinden bir kısmı orta yolu tutar. Zaten bizim âyetlerimizi, ancak nankör hâinler bilerek inkâr eder. (Lokman 32)