+90 212 438 33 18 (PBX)

“YADA TAŞINI SATMAK” ne demek, bilirmisiniz?.

Shahnama (The Book of Kings)ca. 1430–40Abu'l Qasim FirdausiIndiaInk, colors, and gold on paperThe Grinnell Collection, Bequest of William Milne Grinnell, 1920 (20.120.248) photography by mma, Digital File DP159386.tif retouched by film and media (jnc) 2_4_11

Bir efsaneye göre Nuh aleyhisselamın oğlu Yafes, Türk diyarına yerleşmeye karar verince babası Nuh(a.s)’a “Ben bu kurak yerde nasıl yaşarım?” diye sormuş. Nuh aleyhisselam da üzerinde İsmi A’zam yazılı bir taş vermiş ve “Bununla Allah’tan yağmur istersin o da sana verir” demiş.

Daha sonra o taşla Türkler diledikleri zaman yağmur yağdırmışlar, diledikleri zaman düşmanlarının üzerine Ağustos ayında kar yağdırmışlar, diledikleri zaman düşman tarafına şiddetli fırtına estirmişler.

Yağmur yağdırmak için “Yadacı” denen bilge kişi “Yada taşı”nı su tasının içine koyarmış. Bir yılanı da kuyruğundan bağlar tavana asarmış. Yılanın ağzı suya değecek kadar yakın fakat değmezmiş. Yılanın su isteği arttıkça artarmış. Sonunda yağmur yağarmış.

Efsane bu ya yağmur yağdıktan sonra tastaki su toprağa dökülürmüş. Bir gün suyun toprağa dökülmesi unutulmuş. Adamın biri gelmiş o suyu içmiş. Yağmur durmak bilmeyince adamın suyu içtiği anlaşılmış. Adamı şehirden çıkarmışlar. Gittiği şehre yağmur yağmaya başlarmış. Şehir halkı adamı törenle karşılarmış. Yedirir içirirlermiş. Yağmur kesilmeyince de döverek çıkarırlarmış. Törenle karşılanarak, sürgün edilerek Mısır’a kadar varmış.Sonunda, vücudundaki o sudan arınınca gittiği yere yağmur yağmamaya başlamış adam da kurtulmuş.

Efsaneye göre Türklere büyük bir güç veren bu “Yada taşı”nın ardına Çinli ajanlar düşmüş. Uygur beylerinden birini bir Çin kızına aşık etmişler. Uygur beyinden kıza karşılık “Yada taşı”nı istemişler. O da, sevdiği Çin kızı uğruna “Yada taşı”nı satmış. O günden bugüne kadar bir ihaneti anlatmak için “Yada taşını satmak” deyimi kullanılır olmuş.

Bu bir efsanedir ama, her dönemde aynı olayın bir benzeri yaşanmaktadır. 19. Yüzyılın sonlarında eski İngiltere Başbakanı Villiam Ewart Gladstone yaptığı bir konuşmada Müslümanların/Türklerin elinden bu Kur’an’ı almadıkça onları mağlup edemezsiniz” diyor ve bütün gücünü o tarafa yöneltiyor ve20. Yüzyılın ilk çeyreğinde Osmanlıyı paramparça yapıyor ve adeta haritadan siliyorlar. Onun bir parçası olan Türkiye’de “yada taşımızı satan” içimizdeki hainler, nerdeyse Kur’an okuyacak insan bırakmadılar. Şimdilerde Kur’an okuyanımız epeyce var ama alınan özel tedbirlerle anlamını bilecek yolların tamamı henüz tam açıldı diyemiyoruz. Kur’an mesajını anlamayı engelleyenlerin kafirler olduğunu zannetmeyin.

Kafirlerin kurduğu tezgaha takılan nice İslamcı gözüken “yada taşı satıcısı” bazı insanlarımız da karşı oldular Kur’an’ı anlamaya. Bir zamanlar mangalda kül bırakmayan İslamcılarımız belirli yerlere geldiklerinde yaptıkları en önemli iş, çıkacak kanunların batı değerlerine aykırı olmasını engellemek, engelleyemezlerse ucundan kenarından keserek kuşa benzetmek oldu.

Şimdilerde Helal Sertifikalı Ürünler revaçta…Batılı efendileri ise telaşta. Yüz yıldır sömürdükleri büyük balık ellerinden kaçacak korkusundalar. Ne yapıp yapıp Helal sertifika sistemini de kontrolları altına almak istiyorlar. Bir yandan Avrupadaki müslümanlardan “yada taşını satma”ya hazır hale getirdiklerini devreye sokmaya çalışıyorlar. Bir yandan ülkemizdeki “ yada taşını satma”ya dünden hazır batı hayranlarını devreye sokarak hedeflerini gerçekleştirmeye çalışıyorlar.

Ülkemizde bu gürüh hemen harekete geçerek; Bir yandan nevzuhur ‘güya’ helal serifikalama kurumları oluşturarak Rabbimizin “Helalen tayyiben” yaşam talimatını tahrif ve dejenere edecek çalışmalara girişiyor, bir yandan kendilerine bağlı market zincirleri marifeti ile “sertifikanızı bu kurumdan almazsanız bütün marketlerimizden ürünlerinizi dışarı atarız” tehdi ile terör estiriyor. Bir başka kolu ile Helal ve Tayyib sertifikalamayı çok daha önceden Allah rızası için başlatmış kuruma haksız rekabet suçlaması ile ödeyemiyeceği miktarda tazminat davası açarak mali bir kıskacın içine sokmaya çalışıyorlar. Sizin anlayacağınız günümüzde de “yada taşını satma”ya hevesli yığınla gözü dönmüş insanımız var. Vicdanları kuruduğu için, vicdan azabı da çekmiyorlar.

Halbuki okudukları ayetlerde Rabbimiz;

Ey peygamber! Allah’tan kork, kâfirlere ve münafıklara itaat etme. Muhakkak ki Allah her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Ahzab 1)
(Madem ki yalnız seni gönderdik) Öyleyse kâfirlere boyun eğme ve bununla (Kur’ân ile) onlara karşı olanca gücünle büyük bir savaş ver! (Furkan 52)
Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur (cehennemde yanarsınız). Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra (O’ndan da) yardım göremezsiniz! (Hud 113) diyordu.

🎶 Gimdes Radyo Yayını