ZONGULDAK’TA “HELAL GIDA VE GİMDES” KONFERANSI DÜZENLENDİ
28/12/2018
“…Demek ki, köyde veya şehirde olmak farketmez, mağara şartlarında da olsak alacağımız gıdaya bakacağız, araştıracağız, ne kadar acelemiz olsa da, çocuklarımız ısrar ile isteseler de, şekerimiz düşüp ellerimiz titrese de bulduğumuz her yiyeceği tüketmeden bu albenili, cicili bicili paketin içinde ne var, neler karıştırılmış, nasıl üretilmiş diye bakmakla/araştırmakla sorumluyuz, aksi halde hem sağlığımızdan oluruz hem de her lokmanın hesabının sorulacağı hesap gününde mesul oluruz.”
Anadolu Gençlik Derneği (AGD) Zonguldak Şubesi Hanım Kollarının organizasyonu ile 8.12.2018 tarihinde düzenlenen “Helal Gıda ve GİMDES” konulu konferans, İl Müftülüğü konferans solununda gerçekleştirildi.
“Helal Gıda ve GİMDES” konulu program Zonguldak AGD Hanım Kolları Başkan V. Nuray ÇAKMAKLI Hanım’ın açılış konuşması ile başladı. AGD Hanım Kollarının çalışmalarına değinen Nuray HANIM konuşmasında; “Biz Anadolu Gençlik Derneği olarak Ülke genelinde 40 yaşın altındaki 35 milyon genci direkt, ebeveynlerini de dolaylı muhatap kitle olarak kabul ediyor ve tüm halkımıza iyiliği, güzelliği götürmeye, hayrı ve şerri anlatmaya çalışıyoruz, önce ahlak ve maneviyat diyoruz, biz AGD olarak sevgi ve kardeşliğin teminatıyız” dedi.
Bayanlara yönelik düzenlenen programa, AGD Hanım kolları mensupları, üniversite ve kız imam hatip lisesi öğrencileri ile “Helal Gıda” konusuna ilgi duyan hanımlar katıldı. Sinevizyon gösteriminden sonra GİMDES Bilim Kurulu üyesi ve Ankara Temsilcisi Ziraat Yüksek Mühendisi Suat SEZER, “Helal Gıda ve GİMDES” başlıklı konferansını sundu.
SEZER konuşmasına; “Zonguldak AGD Şubesi Hanım Kolları Başkan V. Nuray ÇAKMAKLI Hanım’a ve Tanıtım ve Medya Komisyonu Başkanı Safiye GÜNGÖR Hanım’a böyle bir program düzenledikleri için teşekkür ediyorum, siz değerli Hanımefendileri de hürmet ve muhabbetle selamlıyorum” diyerek başladı ve sözlerine şöyle devam etti; “Biz bu dünyaya imtihan için gönderildik. Allah (c.c.) Ankebut Suresinin 1-3 ayetlerinde şöyle buyuruyor; “Elif, Lam, Mim. İnsanlar, denenip sınavdan geçirilmeden, sadece “İman ettik” demekle bırakılacaklarını mı sanıyorlar? Andolsun ki biz, onlardan öncekileri de sınamıştık. Allah, elbette doğru olanları ortaya çıkaracaktır; kezâ O, yalancıları da mutlaka ortaya çıkaracaktır.” İmtihan için gönderildiğimiz biz bu dünyada yaşamıyoruz, bu dünyadan geçiyoruz. “Yaşamak” kelimesi, kavramsal olarak kalıcılığı ve sürekliliği çağrıştırır, halbuki bizim bu dünyada geçici bir süre bulunduğumuz kesin, süremizin ne zaman bittiğini/biteceğini de bilmiyoruz. Yarına garantimiz yok, ölüm her an bizi bulabilir. Yaratılış gayemiz belli, yapmamız ve yapmamamız gerekenler bize bildirilmiş, bunun sonunda da hesaba çekileceğimizi de biliyoruz, iman ediyoruz. O zaman yapmamız gereken, Allah’ın (c.c.) rızasını kazanıp, ebedi saadet yurdu olan cennete ulaştıracak salih ameller ile haram, Helal kurallarına riayet etmek değil midir?
Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’de bir çok ayet-i kerimede “Helal” ve “Tayyip” şeyler yememizi emrediyor, buna riayet etmemeyi Şeytan’ın adımlarını takip etmek olarak ihtar ediyor, misalen Bakara suresi 168. ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır; “Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin Helal ve temiz olanlarından yiyin! Şeytan’ın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.”
Helal gıdayı araştırmak ve bulmak bizim için bir tercih değil zorunluluktur. Hem de hangi şart ve durumda olursak olalım. Bunun tek istisnası Allah (c.c.)’ın bize verdiği değerden dolayı, rahmeti ile yaşamamız için darlığa düştüğümüzde ölmeyecek kadar haram olan şeylerden dahi yiyebileceğimizi bildiriyor Bakara suresi 173. ayet-i kerimesinde; “Allah size ancak ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Her kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının hakkına saldırmadan ve haddi aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur. Şüphe yok ki Allah çokça bağışlayan çokça esirgeyendir.” Buradaki miktarda doyacak kadar değil, ölmeyecek kadardır. Ashab-ı Kehf dahi mağara şartlarında, 309 yıllık bir uyku halinden sonra bile “temiz” yani madden kirli olmayan ve manen helal gıdayı bulmak için bakmak/araştırmakla sorumlu tutuluyorsa ve Kehf suresinde bize örnek olarak gösteriliyorsa, biz de alışverişlerimizde ve bize ikram edilen yiyeceklerde bakmak ve araştırmakla sorumluyuz demektir. Kehf suresi 19. ayetinde; “Böylece biz, aralarında birbirlerine sormaları için onları uyandırdık: İçlerinden biri: ‘Ne kadar kaldınız?’ dedi. (Kimi) ‘Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık’ dediler; (kimi de) şöyle dediler: ‘Rabbiniz, kaldığınız müddeti daha iyi bilir. Şimdi siz, içinizden birini şu gümüş paranızla şehre gönderin de, baksın, (şehrin) hangi yiyeceği daha temiz ise size ondan erzak getirsin; ayrıca, nâzik davransın (gizli hareket etsin) ve sakın sizi kimseye sezdirmesin.” buyurulmakta.
Rasulullah Efendimiz (s.a.v)’de kendisine ikram edilen bir yiyeceği ilk defa görüyorsa sorarlarmış; Bu nedir? Neyden, nasıl yaparsınız? diye, aldığı cevap üzerine de üç tavır gösterirlermiş; Ya kendileri de yer, orada bulunanların da yemelerine müsaade ederlermiş, veya kendileri yemez, orada bulunanların yemelerini men etmeyerek yenmesine müsaade ederlermiş, ya da kendileride yemez, orada bulunanlarında yemelerini men ederlermiş. İşte hepimiz için örnek ve rehber Rasulullah (s.a.v) Demek ki, köyde veya şehirde olmak farketmez, mağara şartlarında da olsak alacağımız gıdaya bakacağız, araştıracağız, ne kadar acelemiz olsa da çocuklarımız ısrar ile isteseler de, şekerimiz düşüp ellerimiz titrese de bulduğumuz her yiyeceği tüketmeden bu albenili, cicili bicili paketin içinde ne var, neler karıştırılmış, nasıl üretilmiş diye bakmakla/araştırmakla sorumluyuz, aksi halde hem sağlığımızdan oluruz hem de her lokamının hesabının sorulacağı hesap gününde mesul oluruz.
Yaptığımız duaların kabul olmasının, ibadetlerimizin salih amel olabilmesinin, işlerimizin bereketli ve hedefine ulaşabilmesi de Helal gıdayla mümkündür. Rasulullah Efendimiz (s.a.v) buyuruyor ki; “Allah (c.c.) yolunda sefer yapmış, üstü başı tozlanmış birisi ellerini açmış, ‘Ya Rab! Ya Rab!’ diye yalvarıyor. O kimsenin yediği haram, giydiği haram ve gıdası haramdır. Böyle birinin duası nasıl makbul olsun.” Allah (c.c.) yolunda sefer yapmak nedir? İbadetlerin zirvesi olan cihaddır, tebliğ için başka diyarlara gitmektir, iyiliği emretmek, kötülüklerden sakındırmak için gayret göstermektir, böyle durumlarda dahi yediğimize, içtiğimize, giydiğimize dikkat etmezsek dualarımız dahi kabul olmuyorsa yaptıklarımız salih amel olarak kabul edilir mi? O zaman boşa gayret göstermiş oluruz, Allah (c.c.) korusun hesap gününde amel defterimiz elimize verildiğinde sevap göremeyeceğimiz gibi yüklendiğimiz mesuliyetler ve günahlar ile karşılaşabiliriz, o zaman pişmanlık da fayda vermeyecektir. Bu hayatı bir defa yaşayacak ve bir defa öleceğiz, geliniz hayatımız Allah’ın (c.c.) rızasına uygun olsun, ölümümüzde O’nun yolunda olsun.
Allah (c.c.), hakkı hak olarak bilmeyi ve yapmayı, batılı da batıl olarak bilmeyi ve kaçınmayı nasip eylesin. Batılı hakka karıştıranlardan eylemesin.
Allah’ım Helalden kazanıp Helale harcamayı, Helal gıda yemeyi ve yedirmeyi, her işimizde Helal ile yetinmeyi nasip eyle, harama bulaştırma, rızkımızı da haramdan verme.” diyerek sözlerini tamamladı. Program sorulan soruların cevaplandırılması ile sona erdi.